Rönesans'a kadar sanatçılar, tarihteki öncüllerinin çalışmaları sayesinde perspektifin farkına varmışlardı. Ancak, görüntüyü resme aktarmak için birçok yöntem geliştirilmiş olmasına rağmen, bu yöntemler pek de başarılı değildi: fazla teoretiktiler ve uygulama açısından hiç pratik değillerdi.
Bu arada birçok sanatçı, solda gördüğünüz harita resmi örneğindeki gibi minyatür tarzda resimler yapmaktaydılar. Rönesans öncesinde, bu tarz, orta çağ avrupasında olduğu gibi doğu medeniyetlerinde de çoğunlukla uygulanmaktaydı. Bu sanat eserlerindeki temsil günümüzde kullanılan axonometrik çizim tekniği ile yapılmış resimleri andırır. Resimler sanki bir dev gözünden çizilmiş gibidir. Tabi ki bu tarzda perspektif kullanımı yoktu, bu nedenle çizgiler ufukta kavuşmaz, birbirlerine paraleldirler. Perspektif tekniği bulunduktan sonra bile özellikle doğu medeniyetlerinde bu teknik kullanılmaya devam edildi.
Filippo Brunelleschi de çalışmalarını resime doğru bir şekilde aktarmayı bulmanın peşindeydi. Bu ünlü Rönesans mimarı henüz tamamlanmamış olan, tasarımını ve mühendisliğini yapmış olduğu Basilica di Santa Maria del Fiore (Duomo)'nun karşısında yer alan, geometrisi göreceli zor olan sekizgen yapıdaki vaftizhaneyi bir ayna yardımıyla çizer, ve çizgilerin ufukta kavuştuğunu görür. Perspektif kavramını anlamıştır. Aynayla geliştirdiği teknik teoretik olarak doğru olmasına rağmen uygulama açısından zordu. Objelerin derinliklerini doğru olarak verip, ancak yüksekliklerini vermiyordu. Yüksekliklerin gözle tahmin edilerek çizilmesi gerekiyordu.
Şimdi, sorabilirsiniz; "E, nolmuş? Bu söyledikleriniz perspektifi sanat tarihindeki en önemli buluş haline nasıl getiriyor?" Şu ana kadar başlığın ilgi çekmek için abartılmış olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Kabul ediyorum, ilgi çekici bir başlık seçmişim, ama bu yazıdaki perspektifin sanat ve de bilim tarihi için gerçekten önemli bir buluş olduğu konusundaki düşüncelerimde samimiyim. Nasıl en önemli buluş oluyor anlayalım:
O dönemin "Evrensel İnsan" kavramı, insanları, yeni, açık, aydınlanmış bir bakışla çevrelerini görmeleri ve yeniden araştırmaları için dürtü oluşturmuştur. Görüşler ve entellektüel akıl rasyonelleşmişti. Kilise yerine bilgi kutsallaşmıştı.
Tabi bunların hepsi dönem için bir akımdı. Bunların hepsi perspektif sayesinde oldu diyemeyiz, ama perspektifin insanların düşünme tarzını değiştiren en önemli unsurlardan biri olduğunu kabul etmeliyiz. O dönemde insanların bilgiye erişebiliyor olmalarının heyecanı yaşanmaktaydı, ve bir insanın mükemmel olması için her konuda herşeyi biliyor olması bekleniyordu. Da Vinci, Brunelleschi, Michelangelo, Alberti,... bilim ve sanatta usta, ve dönemlerinin evrensel insanlarıydılar.
Yakın döneme geldiğimizde on yıldan fazla bir süredir 3 boyutlu tasarım ve modelleme el çizimlerinin tahtını ele geçirmiştir. Artık algının gizemini çözmemiz değil, bilgisayar programlarının arayüzlerini çözmemiz gerekiyor. Ne gördüğümüzü yorumlamak dijital aletlerin görevi olmuştur, bu da bize bilgiyi almak ve dağıtmak için istasyonlarımızın olmasını sağlamıştır. Görüşümüz yine değişmiştir. İnsan hala kendi evreninin merkezinde durmaktadır, ancak merkeziyet ve bilgi dağılmıştır.
Zamanımızda nerede duruyoruz? Merkezde mi, dışarıda mı? İçinde mi, dışında mı? Evrensel insandan sonra nereye geldik? Dünyamızı nasıl algılıyoruz? Cevap bekleyen birçok soru var ama artık şu bir gerçek ki neyi gördüğümüz değil nasıl gördümüz önemlidir.
Daha fazla bilgi için okuyun:
Perspective (graphical) @ wikipedia
Perspective in Mathematics and Art
Perspective history @ museum of graphical art
Drawing Techniques @ about.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder